Son Konu

Arif Nihat Asya Secme Şiirler

Welcome! You have been invited by chatgpt to join our community. Please click here to register.

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
32
Puanları
48
Credits
-6,413
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Arif Nihat Asya'dan Secme Şiirler


Arif Nihat Asya Şiirleri


Kubbeler

Dun başlar seferber, eller seferber;
Kurşun eritildi, mermer cekildi
Bunlar, bu kubbeler, bu minareler
Akcayla olacak işler değildi

Boyle bir gemide yendi suyu NUH
Ve bu yelkenlerde kanatlandı RUH

Taşıtıp kalyonla pırlanta, inci
Abide haline koydu sevinci
Gergefle işleyip bir inci sultan
Ki cicek verirdi saksıya koysan,

Bulabildinse ey yolcu yerini
Hepsinin alnında altından bir ay
Seyret İstanbulun camilerini
Minare minare, kubbe kubbe say!

Acılır masmavi burda gokyuzu,
Gumuşten sutunlar ustunde durur
Kimin golgesi dinlenir yerde,
Kiminin beyazı sulara vurur

Allaha giden yol buralardadır,
Kapılar acılır şerefelerden,
Burdan uğurlanır mubarek aylar,
Bayram burda başlar arifelerden

Mihraplar, kemerler, kubbeler yapmış,
Sultanı, cerisi, piri, veziri,
Nesilden nesile gotursun diye
Kanatlar ustunde şanlı TEKBİRİ

Nice başbuğların actığı yerde:
Biri yardan gecmiş,oteki serden,
Yolcular gidiyor yarına doğru,
Kafile kafile bu koprulerden

Kuşun ucuş, gulun acış saati,
Tanrının fermanı yuce kubbede
Duyulur uyanık Fatihin 'Uyan!'
Dediği uzaktan Sultan Ahmede

Diken dikmiş, yakan yakmış mumunu,
Şamdanlar şamdanlar, ulu şamdanlar
Ki aydınlığıyla, asırlar boyu
Yolunu bulurdu yolda kalanlar

Burda kubbe, kemer ve mihrap olmuş,
O kıvrak şekli ki serhadde yaydı;
Atlas bayrakların dalgalarında
Ruzgarla opuşen ince bir aydı

Kimi yıkanırdı şadırvanlarda
Tekbire HU HU katıyor kimi;
Beyazıt onunden guvercinlerin
İncidir yemi

Soyleyin ey nazlı haber kuşları:
Tuna boylarından mujde geldi mi?

Uzaklarda kırık minarelerden
Gokte bir kapıyı vurur leylekler;
Bir gun acılacak o buyuk kapı
Ve kanatlar yere inmeyecekler

Taraf taraf, kol kol şu yamaclardan
Actıkca fetihler tarihi Turkun
Kubbeler erecek bir gun murada
Ve minareler dal verecek bir gun

Gecerken altından bu loş kemerin
Menekşe menekşe gul guldur ici
Kapanmaz kapısı Allah evinin
Ki beş vakit gurul guruldur ici

Cinliler cinliler taze cinliler:
Boyası goz nuru, fırcası kirpik
Ey sanat ' Kuruyan dallarımıza
Bir yeşil yaprak ver ' demeye geldik

Biri hattın; biri mermerin, tuncun,
Kurşunun sırrını aramış bulmuş;
Yesari elinde 'Lafzai Celal'
Sinan'da kubbeyle minare olmuş

İşte bir kubbe ki soyler saati
Yolcu ilk, dalgalar son cemaati,
Mavidir cinisi, yenidir adı;
Mermerini sisler karartamadı

Şahzade, Laleli, Haseki Sultan
Hepsinin ustunde Suleymaniye
Suleymaniyeden, Ayasofyadan
Yollar iner dal dal Yenicamiye

Yelken yelken, seren seren geiler;
Yamacta, kıyıda, yolda Camiler,
Bu Horasan, mermer kurşun dağları
Omuzunda taşıdığı cağları

Taşıyacak daha cağlar boyunca
Ve yer cekmeyecek, yere koyunca
Yolları arkada bırakan hızla;
Kanatlarımızla, atlarımızla
Aşarken toprağı, taşı, denizi
Bu kurşun memeler emzirdi bizi

Boyle bir gemide, yendi suyu NUH
Ve bu yelkenlerde, kanatlandı RUH

Arif Nihat Asya


İnanmak

Bardaktan seni icmek
Seni teneffus etmek havada
Dolaşmak, dolaşmak sana donmek
Seni bulmak yuvada

Yolumuzda aylar, yıllar
Basamak basamak
Basamakların cıkamadığı yere
Kanatlarınla cıkmak

Boşaltmak takvimden gunleri
Gunlerin ustunden yollara bakmak
Ruzgarla esmek, sularla akmak

Baharı yollamak yollara
Alıkoymak bir nisanın tadını
Dışarda herkes gibi seslenmek sana
Ve koynunda soylemek asıl adını

İnanmak, inanmak, inanmak
Ninnilerinle uyuyup, turkulerinle uyanmak

Arif Nihat Asya


Tanrıya Sesleniş

Elsizlere el, dilsizlere dil ver yeniden,
Lutfet, bize bin şanlı nesil ver yeniden,
Dunyayı alıp avcuna bir gun Tanrım,
Avcunda bu dunyaya şekil ver yeniden

Arif Nihat Asya


Cocuk ve Ağac

Cocuk, cok sevdi ağacı
Verirdi ona, her kış
Cicekleri olaydı!

Ağac, cok sevdi cocuğu
Operdi altın saclarından
Dudakları olaydı!

Ve ona opturmek icin,
Eğilirdi yerlere kadar;
Yanakları olaydı!

Dokerdi onune hepsini
Gumuşten, altından, sedeften
Oyuncakları olaydı!

Ve cocuk gittikten sonra,
Boyle kalır mıydı ağac?
Ne olurdu onunda
Bacakları olaydı,
Ayakları olaydı!

Arif Nihat Asya


Anne

İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum

Acı nedir
Tatlı nedir bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum
Elinin ermediği
Dilinin donmediği
Cağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum

Belki kıskanırlar diye
Gorduklerini
Sakladım gozlerden
Gulucuklerini
Tulun duvağın
Ben oldum!

Artık isterlerse adımı
Soylemesinler bana
`Onun Annesi` diyorlar
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye oyle cırpındım ki
Ve seni oyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, cekinmedim
Gun oldu kırdın
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum

Layık değildim
Layık gorduler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!

Arif Nihat Asya


Bir Bayrak Ruzğar Bekliyor!

Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor
Ve bir goğus, nefes almak icin;
Ruzğar bekliyor
Turbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş mechul asker diye?
Destanını yapmış,kasideye kanmış
Bir el ki;ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer opsun diye faniler!
Opelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız
Ruzğarını kesmesin govdeler
Sesinden yuksek cıkmasın nutuklar,kasideler
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma cicekleri!
Ona oğullardan,analardan dilekler yeter,
Yazın sarı,kışın beyaz cicekler yeter! Soyledi soyleyenler demin,
Gel sungulu yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen soyle soz senin
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor! Ve bir bayrak dalgalanmak icin;
Ruzğar bekliyor!
Destanı oksuz ,sukutu derin mechul askerin;
Turbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş mechul asker diye?

Arif Nihat Asya
 
Üst Alt